6 Aralık 2012 Perşembe

Reklam Ve Reklamcılık Tarihi


Tarıma dayalı toplum yapısından, gittikçe gelişen endüstrileşmiş toplum yaşamına geçiş 2. Dünya savaşı neticesinde belirmeye başlayan bir kavramdır. Bu geçiş süreci ile birlikte yeni bir toplumsal yapı oluşmuştur. Bu yapı ile birlikte pazar ekonomisi canlanmış, tüketim toplumu kavramı gündeme gelmiş, üretimin ve pazarlamanın önemi artmıştır ve böylece reklâm kavramı önem kazanmıştır.

“Günümüzde üretici ile tüketici arasındaki mesafenin artması, çok değişik mal ve hizmetlerin tüketicilere tanıtılması gereği ve eski mamullerin geliştirilerek yeniden pazarlara sunulması, reklâmı bir iletişim aracı olarak karşımıza çıkarmıştır.” Reklâmın kullanımında ülkelerin ekonomik koşulların önemi büyüktür. Ülkelerin ekonomilerinin gelişmişliği ile doğru orantılı olarak, reklâm kullanımı da artmaktadır fakat ülkelerin ekonomik koşulları ne olursa olsun neredeyse tüm ülkelerde reklâma ve pazarlamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle ise liberal ekonomilerin uygulandığı ülkelerde reklâma olan ihtiyaç günden güne artmakta ve reklâm daha önemli bir konuma gelmektedir

Reklâm, bir mal, hizmet ya da fikrin bedeli ödenerek, kişisel olmayan bir biçiminde tanıtımının yapılmasıdır. Reklâmın tanımından da anlaşılacağı üzere, reklâm temelde bir tanıtım faaliyetidir ve tanıtılan herhangi bir mal, ürün veya fikir olabilir. Bir başka deyişle reklâm; dergi, gazete, radyo, televizyon, sinema gibi kitle iletişim araçlarının kullanımıyla yer ve zaman satın alınarak bedeli ödenmiş olarak gerçekleştirilen tanıtım faaliyetidir ki bu da reklâmı ayırt eden önemli faktörlerden biridir çünkü reklâm kişisel olarak gerçekleşmeyen bir faaliyettir. Reklâmın binlerce tanımı olmasıyla birlikte, reklâm kavramı yukarıdaki gibi özetlenebilir.

Reklâmcılığın yeni gelişmeye başlayan bir sektör olarak kabul edilmesine rağmen, başlangıcı insanların birbirleri ile ilk ilişki kurmaya başladıkları döneme kadar sürer. İlkçağlarda insanlar satacakları malın özelliklerini kendileri sözlü olarak anlatarak müşteri çekmeye çalışmışlardır. İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinde ihtiyaçların daha az olmasına rağmen, insanlar bir malı kitlelere iletmek için bazı araçlara ihtiyaç duymuşlardır, bu dönemlerde reklâm ilkel ve malın kendisi ile sözlü olarak basit bir biçimde yapılmıştır.

İlkçağlarda dahi insanlar ilkel olmasına rağmen reklâm faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Örnek vermek gerekirse eski Yunan’da sokak çığırtkanları, ellerindeki malları ve köleleri satarken, fermanlar okuyarak günümüz radyo jinglelarına benzer şarkılar söylemekteydiler. İlk yazılı reklâmın tarihi net olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık 5000 yıl önce sahibinden kaçan bir kölenin bulunması amacı ile mısır’da hazırlanmış yazılı bir ilanın var olduğu sanılmaktadır.

Ortaçağda okuma yazma bilenlerin sayısının artması sözlü reklâmın ve tabelaların yerini yazılı ilan ve reklâma bırakmıştır. Ancak bunlar bugünkü anlamda afişler değildi, şehrin meydanlarına ve kilise kapılarına asılan ilanlar şeklinde idi. 15. Yüzyılda matbaanın icadı her alanda olduğu gibi reklâmcılıkta da yeni bir çığır açmıştı. Böylece, satılacak mamulleri halka tanıtmak için bastırılan el ilanları daha çok insana ulaşma imkânı bulabilmişti. İlk yazılı ilan “1480 yılında Londra’da bir kilisenin kapısına asıldı, bu ilan william Caxton’un rahipler için hazırladığı “the pires of salisbury usa” adlı kitabın afişiydi”. İlk gerçek ilan ise 1630 yılında ingiltere’de yayınlanan “whitney new” gazetesinde yer almıştır. Bu çalınmış 12 altının geri getirilmesi halinde hediye vadeden bir ilandı.

17. Yüzyıl, basının ortaya çıktığı ve insanlar arası iletişimin en önemli araçlarından biri olmaya başladığı dönemdir. Basının gelişimiyle birlikte “basın reklâmcılığı” kavramı da ortaya çıkmıştır. Avrupa’da doğan basın reklâmcılığı daha sonra Amerika’da hızla gelişmiştir. Amerika’da basın reklâmcılığının babası olarak Benjamin Franklin kabul edilir. Franklin, 1729 yılında “pennsylvania gazette” adlı gazetesinde hem ilana hem de reklâma yer veren cesur bir girişim sergilemiştir. Franklin tarafından hazırlanan Amerika’nın ilk gazete reklâmı bir sabun ilanıydı ve baş makalenin üstüne yerleştirilerek okuyucunun dikkatini çekmesi sağlanmıştır.

Aynı dönemde Avrupa’da, Londra’da, times gazetesi’nin kurulmasıyla reklâmcılık bir meslek haline geldi. Daha sonra 1812 yılında Londra’da bir reklâm ajansı kuruldu. Böylece reklâmcılık daha bilinçli ve planlı yapılmaya başlandı. Oysa dünyada ilk reklâm ajansı kurma fikri Fransız düşünürü Montaigne tarafından ortaya atılmıştır.

19. Yüzyıla gelindiğinde reklâmcılığın hızla gelişmeye başladığı görülmektedir. Bu dönemde gazete ve dergilerin nispeten ucuz üretilmesi, baskı tekniklerindeki gelişmeler ve renkli baskıya geçiş reklâmcılığın gelişmesinde rol oynayan önemli etkenlerdendir. 20. Yüzyılda da reklâmcılığın gelişmesi geçmişine paralel olarak devam etti. Artık mal üretmekten çok satmanın güç olduğu anlaşılmış bu da üreticilerle reklâmcıları yakınlaştırmıştır. 1920’lerde, radyonun yayın hayatına başlaması amerikan reklâmcılığını bilimsel bir platforma oturtmuştur. Reklâmcılığın ilk yazılı anayasası olarak kabul edilen “printer’s ink nizamnamesi” de bu dönemde gerçekleşmiştir.


KAYNAK: http://eksisozluk.com/entry/6252311 /eldorado

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder